İşine Aşık İnsanlar 7
Göze hiç çarpmayan, hatta adresini bulmakta bile zorlanacağınız bir döşemeci dükkanı. Kocaman gökdelenlerin arasında sıkışıp kalmış küçücük bir yer. 46 yaşındaki Salih Canbaz 15 yaşından beri koltuk yapıyor, yüz değiştiriyor, antika tamir ediyor. İşinin sırrını iyi malzeme ve aşırı titizlenme olarak açıklayan Salih Usta, hiç para kazanmayacağını bilse de, 2 günlük bir işi, titizlendiği için 10 günde teslim ettiğini söylüyor ve eve teslim ettikten sonra bile hiç kimseyi yaptığı işin üstüne oturtmuyor.
Ahşap kokusuyla ne zaman tanıştınız?
13-14 yaşlarındaydım. Akrabamın vasıtasıyla boş zamanımı değerlendirmek için bir mobilya atölyesine girdim. Okul tatillerinde de devam ettim. Yaptığım iş çok hoşuma gitti ve okula devam etmek istemedim. Baktım ki bu işi çok seviyorum, devam edeyim dedim. Yaklaşık 10 sene sonrada kendi dükkanımı açtım. Yaklaşık 31 senedir bu işi yapıyorum.
Yaptığınız iş yoğun emek istiyor ve tek başınıza çalışıyorsunuz. Sizi cezbeden ne oldu?
Zor işlerden daha çok hoşlanırım. Mesela, çoğu mobilya ustası zor olduğu için saten kumaşla çalışmayı sevmez, ama ben severim. Genellikle kenarları çektirme yapar. Bu yüzden uzak dururlar. Ama ben saten iş yaparken o kadar özenirim ki, onu çıkardığım zaman benden mutlu insan olmaz.
İşinizin sırrı nedir?
İyi malzeme kullanıyorum. Bu da maliyeti artırıyor tabi. Bir de çok titizlenirim. Normalde koltuk ya da sandalye kenarındaki yaptığım bir döşemeden kuşu salsanız çıkmaz derecede boşluksuz yaparım. Neredeyse sıfır boşluk bırakırım. Yalnız 20 sene geçtiğinde çok hafif bir bollanma olur, ufak bir tadilat yaparım ve 20 yıl önceki haline çevirerek gönderirim.
Bu titizliğiniz eve de yansıyor mu? Hanım ne diyor?
Yansımaz mı, tabi ki yansıyor! Diyelim bir yerde bir koltuk gördüm, hemen incelemeye alırım. En küçük ayrıntısını öğrenmeye çalışırım. Eşim de sürekli takılır bana, yine mi koltuğu inceliyorsun diye…
GÜNÜNDE İŞ TESLİM EDEMİYORUM
Peki, sizi insanlar nasıl bulur, kapınızı çalar?
Hep tavsiye üzerine bulurlar. Ararlar, gider görüşürüz. Müşterilerin çoğu da dükkanımı bilmezler. Uzun yıllardır da müşterilerim aynıdır. İnsanlar ilk olarak kendileri gelir. Sonrasında kızı, oğlu ya da gelini de gelmeye başlar. Zincirleme bir ilişkiye dönüşür ilişkilerimiz yani…
Müşterinizle uzun bir yolculuğa çıkıyorsunuz sanki…
Evet, uzun soluklu hemen hepsiyle ilişkim. Zaten hep eski müşterilerim vardır. Gidenler de sonra yine gelirler. Yalnız tek sorunum, gününde, saatinde iş verememem. Aman iyi olsun diye çok titizlenirim; bu da biraz daha beklemeleri anlamına gelir müşterilerin.
BENİM İŞİM OLMADIĞINI MÜŞTERİLERİM ANLAR
Bütün işleri kendim yapıyorum ve butik çalışıyorum. El farkı oluyor çünkü ve bu da hemen fark ediliyor. Mesela, Bağdat Caddesi’nde bir iş almıştım. Uzun yıllardır gittiğim bir müşteriydi. Tek kanepe ayrı, bir de iki tekli bir ikili kanepe yaptım götürdüm. Sadece kanepe için bir arkadaşımdan yetiştiremediğim için destek istemiştim, o yapmıştı; ama diğerlerini ben yapmıştım. Ve müşterim kanepeye bakarak kanepeyi benim yapmadığımı anladı! Ve kızını çağırdı: “Bak, bunu Salih Usta yapmamış” dedi. Bir şey demedi sonrasında ama şu an istese hiç ücret almadan alıp getiririm, yüzünü değiştiririm. Mahcup oldum çünkü… Bir problem yaşanmadı, çok zarifti, ama utandım tabi…
Kaçla kaç arasında çalışıyorsunuz?
Belirli bir saat yok. Ama gece çalışmayı severim. 22.30’a kadar çalışırım. Gündüz de müşterileri ziyarete giderim. Pazar da dahil olmak üzere her gün çalışırım. Ve hep müşterilere bir şey yetiştirmeye çalışırım. Bir müşterim, diyelim benim yaptığım bir işi beğenmedi; ben onu mutlaka düzeltip giderim. Tam bitirmeden teslim etmem. Maddiyat benim için bu anlamda hiç önemli değildir. Müşterilerim de beni bilir ve ona göre hareket eder.
YAPTIĞIM HİÇBİR İŞE KIYAMIYORUM
Sizin bir ürün teslim ederken çok duygusal anlar yaşadığınızı duydum. Anlatır mısınız?
Bir işi aldığım zaman, hiç para kazanmayacağımı bilsem bile, 2 günlük bir işi 10 günde teslim ederim. Çünkü onu en güzel şekilde, çiçek gibi teslim etmek isterim. Müşterilerim çok iyi bilir; yaptığım bir işe babam bile gelse oturtmam. Müşteriye gittiğimde, o sırada bir şeyler ikram ettiklerinde de oturmam, başka tarafa otururum. O kadar kıymetli ki, kıyamıyorum yaptığım hiçbir işe…
Bu meslekte var olmak isteyenlerin en çok neye ihtiyacı var peki?
Her şeyden önce sanata bakış açısı ve elinin yatkın olması gerekiyor. Beceri işi çünkü. Yoksa kumaş kaplamak değil olay, ortaya bir şey çıkarmak asıl mesele. Bu işe yeteneğinizin olması ve uygulayabilirlik en temel özellikler.
MAAŞLI İNSANDAN AZ KAZANIYORUM
Markalaşma kavramına nasıl bakıyorsunuz? Sizi etkiliyor mu bu durum?
Marka olayı çok fark arttırır. Birde 10, hatta 20’ye varan oranda fark ortaya çıkar. Biz atölyeci olarak, bu kadar uğraşmamızın karşılığını alamıyoruz. Bir yerde haftalıkçı olarak çalışsak çok daha iyi para kazanırız. Sonuçta ben bu işi sevdiğim için yapıyorum. Başka bir işte çalışsam hem tatilim belli olur, hem de değerimi insanlar daha iyi bilir.
Kendinizi alanınızla ilgili geliştirmek için neler yapıyorsunuz?
Yurtdışından gelen ürünleri takip ediyorum. Dergi ve internet sitelerini de. Bir de Nişantaşı’ndaki mağazaları sürekli gezerim. Meslektaşlarımla irtibat halimdeyimdir hep. Bizim insanımız dışarıdan gelen her şeye olduğu gibi mobilyalara da çok düşkün olduğunu biliyorum. O yüzden onları her şeyi izlerim, takip halindeyimdir. Başka türlü başarılı olmak mümkün değil.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder