Müzik piyasası ilhamımı kaçırıyor

Yaşar, 1990’lı yıllarda “Divane” albümüyle hayatımıza girdi. Şiire sıkı sıkı sarılı şarkı sözlerini besteleriyle buluşturan sanatçı, müzik sektöründeki son gelişmelerden rahatsız. Yaşar, teknolojik gelişmelerin endüstriye geri dönüşü olmadığını söylüyor: “Elimde hazır bekleyen pek çok şarkı var. Ama kasetleştirmek istemiyorum. Para kazanamayacağım, kiramı ödeyemeyeceğim diye düşünüyorsunuz. Aklınıza bir anda gelen, onu coşturan bir duygunun peşinden koşmuyorsunuz bu yüzden. Manevi anlamda da 3-5 gün ya da bir süre şarkınız tutuyor, çok beğeniliyor ama akabinde unutuluyor. O tüketim, o yarış berbat bir şey.”

İşletme mezunusunuz ve finans alanında yüksek lisansınız var. Müzik serüveniniz ne zaman başladı?

Lise bittikten sonra Marmara Üniversitesi’ni kazandım ve İstanbul’a geldim. Hayalimde müzik yapmak vardı ama üniversitede devam zorunluluğu olmadığı için her ikisini de yapabiliyordum. O dönemde hem okul devam ediyordu, hem de barlarda çalıyordum. Okula çok devam etmediğim için okulum bir sene uzadı. O sırada da yüksek lisans sınavlarına girdim ve finans bölümünü kazandım. Üniversite biter bitmez İstanbul Üniversitesi günleri başladı. Yüksek lisans bitti, 10-11 gün sonra da kısa dönem askere gittim. Askerden döndükten 20 gün sonra da işe girdim. Yani kariyer anlamında her şey sıralı bir şekilde ilerledi. Bu hızlı geçişlerin altında aslında hep müzik akıyordu. Devamlı şarkılar yazıyordum, besteliyordum. Mesela, Moda’daki Han Bar’da uzun zaman çaldım. Orada çalışan biri gibi değil, oranın bir müdavimi, sahibi gibi çalıştım. Sahipleri de gençti, benim gibi. Gençler bir yer tutmuş işletiyorlar edasında geçen senelerdi.

 Mezun olduğunuz alanla ilgili bir işte çalıştınız mı?

Evet çalıştım. İlk olarak bir dış ticaret firmasında işe başladım. Kabataş, Set Üstü’nde çalışıyordum. Çok güzel bir boğaz manzarası vardı, masamdan da o enfes manzara görünüyordu. Vapurlar gelip gidiyordu, o sırada çalışıyor numarası çekip şiirler yazıyordum. Şarkı sözleri, şiirler yazıyordum, notlar alıyordum gizli gizli, biri geldiğinde ise hemen çalışıyor numarası yapıyor, işle ilgili bir dosyayı açıyordum. Beş ay bu şekilde geçti, sonrasında istifa ettim.

 Peki müzikten para kazanmaya nasıl başladınız?

İlk çalıştığım yerden ayrıldıktan sonra kaset yapmakla ilgili bir fırsat doğdu. Yaklaşık 6-12 aylık bir süreçti. O dönem yine de istifa ettim ve bir umut var deyip işten ayrıldım. Hatta bu kadar düzenli giden bir yaşamın ardından ailem şaşırdı, bu yüzden bir süre onlara daha iyi şartlarda bir işe geçtiğimi söyledim. Aileme başka bir yerde çalışıyor numarası, maaşım var numarası yaptım yani. Halbuki o zaman plak şirketinden çok az bir harçlık alıyordum. Bazen kendime kızıyordum, çok az kazanıyorum, keşke istifa etmeseydim diyordum.

 CEMAL SÜREYA HEM KAHRAMANIM, HEM DE ÜSTADIM

Cemal Süreya ile sanki tanışmışız, birlikte zaman geçirmişiz gibi geliyor. Ama hiç öyle bir şey olmadı. Başka bir alemde sanki bir araya gelmişiz gibi hissediyorum. Aslında onun bir şiirini okur okumaz böyle bir bağ kuruluyor. Onun şiirleri, insanı bilinçaltından yakalıyor. Yaşasaydı herhalde beni severdi.

BUNU YAPSAM NEYE YARAR

90’lı yıllarda ilk kasetinizi çıkardınız. İlk çıktığınız günlerle bugün arasında ne gibi farklar var? Teknolojik gelişmeler müziğinizi nasıl etkiliyor?

Öncelikle motivasyon açısından çok etkiliyor. Maddiyat sonra geliyor. Bizim jenerasyon müzik anlamında 4 dönemi gördü: Plak, kartuş, kaset ve CD. Şu anda da MP3 ve dijital anlamda IPOD’lar var. Çok büyük geçişler bunlar. Bunların her biri format değişikliği olduğu için endüstriyi ciddi etkiledi. Her değişim kazanımları ve yapıtları değiştirdi. Şimdi ise bir fiziki format var, bir de dijital format var. Fiziki formatı bedava gidip satın alamıyoruz, dijital formatların ise bir karşılığı yok, çoğunlukla bedava indiriliyor. Bu anlamda da çok büyük kayıplar var. Yani dijital satış fiziki satıştan çok daha fazla. Ama bunun herhangi bir geri dönüşü yok endüstriye. Bu olmadığı zaman da endüstrideki kademeler yavaş yavaş bu işten ellerini eteklerini çekmeye başlıyorlar. Bu en alttaki kademe olan söz yazarı ve bestecilere şöyle yansıyor; kendi kendimize, ben bunu niye yapayım ki, yapsam neye yarayacak, diye düşünüyoruz. Önümüzdeki 10 senede bunun değişmesini umuyoruz. Değişmezse de tekele dönüşebilir.

Tekelleşmenin sonuçları neler olur?

Tekelleşme sayesinde sadece birkaç firma ayakta kalır ve bağımsız firmaları satın alır. İyi müzik yapan firmalar, aslında bağımsız firmalardır. Bütün dünyada korkusuzca iş yapanlar bağımsız firmalardır. Bu şirketler büyük, tekelleşmiş firmaların eline geçince, sadece onların yönlendirdiği şeyleri yapmak zorunda kalır müzisyenler. Bir çeşit güdümlenme gibi bir durum. Bu sayede de kendi eserlerini bedava sundukları bu dijital ortamdan da starlar çıkabilir.

Böyle bir ortamda yeni şarkılar yapabiliyor musunuz?

Elimde ve evimde üzerinde çalıştığım pek çok şarkı var. Ama bunu kasetleştirmek istemiyorum. Çünkü biliyorum ki bunun bir geri dönüşü olmayacak. 10 şarkı yaptığımız zaman görsel desteği vermezsek hepsini tanıtma şansımız yok. Bir ya da iki şarkıya klip çekilebiliyor. Maksimum 4 şarkıyı tanıtabileceksem o zaman sadece 4 şarkı yapayım diyorum. Diğer altı şarkı olmayacağı için bu dört şarkı için heyecan duyabilirim, üzerinde çok daha keyiflenerek çalışabilirim. Bunun ilhamı için maddi karşılığını ve hatta manevi karşılığını da alacağımı bilirim. Kliple insanlara ulaştıramadığım şarkıların kasette rakam teşkil etmesi de bir şey ifade etmiyor.

EN KIYMETLİ ŞARKILARIMI DEM’DE TEKRAR YORUMLADIM

Dijital dünya müzik sektörünü olumsuz etkilese de yine de albümler çıkıyor. Siz de geçtiğimiz aylarda Dem’i çıkardınız. Böyle bir dönemde albüm çıkarmaya nasıl karar verdiniz?

Akustik bir şeyler yapmayı çok istiyordum. İlk olarak “Bir Yaşar-Bir gitar” olarak yola çıktık. Ama stüdyoya girince öyle olmadı. Çalınan her enstrüman akustikti, bu şekilde düzenlendi. Albümdeki şarkılar, 1990’lardaki en kıymetli şarkılarım. Bunları 2010’lara doğru bir daha yorumlamak nasıl olur diye düşünerek çalışmalara başladık. Aslında “Sevda Sinemalarda”dan sonra bekleyecektim, 4-5 şarkılık albümler ne zaman yapılırsa ben de o zaman bir şeyler yapacaktım. Ama beklemek hoşuma gitmiyor, stüdyoda olmayı severim.

GELELİM EKONOMİK KRİZE...

Avrupa’daki kriz bizden daha ağır geçiyor. Bu durgunluk bize daha gelmedi. En son Avrupa’ya bir müzik fuarına gittim ve zihnimde oradaki kareleri çektim, gelir gelmez de bizimle karşılaştırdım. Eğer bizde de öyle olursa, yandık. Mesela, ekonomik gidişatla birlikte üniversite şenlikleri konserleri durabilir, diğer konserlerdeki işler de sarpa sararsa bu yaz hiç iş yapmadan oturabiliriz. Sadece şarkıcılar değil; sesçiler, ışıkçılar, müzisyenler de bu durumdan etkilenebilir. Ayrıca gece programlarını bile durdurmak zorunda kaldık, yine ekonomik kriz yüzünden.

“Artık, daha çok anlatmak istiyorum” demişsiniz bir röportajınızda. Bunun için nelere ihtiyacınız var?

Müzik yetersiz kalıyor, anlatmak istediğim birçok şey daha var. Bir şiir kitabım da var. O dönemde yeteri kadar üzerinde durulmayan şiir kitabımı, şimdi yeniden ele almayı düşünüyorum. Kitabımı internet siteme almak istiyorum, insanlar çok soruyor, kolaylıkla okuyabilsinler istiyorum. Sonrasında da yeni kitabımla ilgili, kendimi daha iyi anlatabileceğim şeylerin üzerine gitmek istiyorum. Sevdiğim filmleri, yazdığım şiirleri de anlatmak istiyorum.

Başka projeleriniz var mı?

Radyo Klas’ta, haftada bir radyo programı yapmaya başlıyorum. Türkçe müzik çaldığım bir program olacak. Bir de yabancı şarkı çalabileceğim bir program yapmak istiyorum. Müzikle ilgili de yazdan sonra 4 parçalık bir şeyler yapmayı planlıyorum.

 Yıllar sonra nasıl anılmak istersiniz?

Efsane olarak anılmak isterim! Bununla ilgili bir öyküm var. Ezginin Günlüğü’nün 25. yıl albümünde ben de “Ebruli” isimli parçayı seslendirdim. Kuruçeşme Arena’daki konser bitiminde, albüme katkısı olanlar hep birlikte “Düşler Sokağı”nı söyledik. O sırada Nadir Göktürk’e sarıldım ve “Abi, siz bir efsanesiniz” dedim. O da bana dedi ki “Yaşlanınca sen de olacaksın!” Anılmakla ilgili çok bir derdim yok, ama efsane olarak anılmayı kim istemez ki?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...