İşine Aşık İnsanlar 2
Keşke olsa ama sayıları çok fazla değil. Onları tanımlamak için satırlar dolusu yazmak gerekmiyor. İşinden bahsederken gözleri parlayan, kendi beğeninceye kadar işini teslim etmeyen, her ne yapıyorsa ona değer katmak için çırpınan güzel yürekli insanlar onlar... "Yaptığım her işten sonra sanki bir sanat eseri seyrediyormuş gibi eserime bakar, mutlu olurum. Her iş özeldir, ayrı bir güzeldir benim için. Bu yüzden çok aşkla yaklaşırım işime…" İşine aşıklar dizimizin ikinci konuğu Şengül Taruz işine olan bağlılığını bu sözlerle ifade ediyor.
Kendisi tam 30 yıldır manikürcü. Dükkanı her zaman tıklım tıklım. Bunaltıcı sıcağa rağmen dışarıda oturup bekleyen sadık müşterileri var. Kimse bir yere gitmiyor, belki sıra gelir diye bekleşiyorlar. Şengül Hanım işine sanat eseri muamelesi yapıyor. Ama marifet sadece ellerinde değil. Her müşterisinin özel hayatını biliyor, gelişmeleri soruyor, sıkıntılarına üzülüyor, güzel haberlerine seviniyor, derdine yorum yapıp çözüm bulmaya çalışıyor. Anaç yapısı, müşterilerine şefkatle yaklaşmasını sağlıyor. Zaten müşterisiyle sıcak iletişim kurabilen güzellik salonları, kuaförler biraz da bu yüzden dolmuyor mu? “Harika bir işim ve harika arkadaşlarım var” diyen Şengül Taruz’un müdavimleri arasında Beren Saat, Naz Elmas gibi ünlü isimler de bulunuyor.
Uzun zamandır bu işi yaptığınız ortada. Başlayalı kaç yıl oldu? Ve kendi yerinizi açalı ne kadar oldu?
Mesleğe, 1979 yılında Kalamış’ta başladım. Sonrasında Moda Deniz Kulübü’nde 2 yıl, Caddebostan Ahmet’te de 2 yıl çalıştım. Sonunda dedim ki, ben kendi dükkanımı açacağım. 1996 senesinde de dükkanımı açtım.Yaklaşık 14 senedir burayı işletiyorum. Hem de tek başıma!
OKUMAYI ÇOK İSTEDİM GÖNDERMEDİLER
Manikürcülüğe para kazanma derdiyle mi başlamıştınız?
Hayır, bir zorunluluğum yoktu. Sadece okumayı çok istiyordum. Ne olursa olsun, okumak ve bir iş sahibi olmak istiyordum. Ama o dönemdeki politik olaylar nedeniyle ailem eğitimime devam etmemi istemedi, desteklemedi. Annem “asla göndermem” dedi. Ben de kaymakamlığa kadar çıktım, okumak istiyorum diye. Ama olmadı. Olmayınca da evde oturmak hiç cazip gelmedi ve bir şey yapmalıyım dedim. Bir arkadaşımın vasıtasıyla da bu işe başladım.
HARİKA BİR İŞİM VAR
Ve giderek sevdiniz...
Ekmeğimi kazanayım istedim. Ve inanır mısınız, o günden sonra başka bir iş yapmak aklımdan bile geçmedi. “İyi ki de başlamışım” diyorum şimdi baktığımda. Gerçekten harika bir işim ve çok güzel bir çevrem var. Harika da arkadaşlarım… Türkiye’deki en güzel iş benim işim.
ÜNLÜ İSİMLERE ASLA SORU YÖNELTMEM
Ünlü isimler de müşterileriniz arasında. Onlarla aranız nasıl?
Onlarla da aram çok iyi çünkü onlara da soru yöneltmem. Ben sadece işimi yaparım. Hatta salonuma gelen başka bir müşterim soru sorduğunda bile rahatsızlık duyarım. Burada sadece işimi yaptığımı belli ederim. Beren Saat, Banu Alkan, Perihan Kutman, Merih Akalın, Naz Elmas gibi pek çok isim müşterim oldu; hala gelenler de var. Onlarla da ilişkim yine aynı düzeyde.
Her müşterinizle arkadaş gibisiniz. Hatta sadece sizinle konuşmak için sıra bekleyenler var şu an dışarıda, konuşurlarken duydum. Ne yapıyorsunuz da, insanlar sizden ayrılamıyor?
Her müşterim benim arkadaşım. Çok geniş bir çevrem var. Bu çevreyi de müşterilerime çok düşkün olduğum için sağladığımı düşünüyorum. Müşterilerime arkadaş olarak yaklaşırım, asla para ile bir tutmam. Verdiğim enerjinin olumlu olduğunu söylüyorlar. Ama, icra ettiğim sanat ve güleryüzün de çok etkisi olduğunu düşünüyorum.
ÇOK AŞIĞIM
Çok uzaktan gelenler sizi nasıl bulmuş?
Zincirleme etkisi ve arkadaşlığımız sayesinde. Buraya gelmeye başlayan bir daha geliyor. Taşınsa da, evlense de, çocuğu da olsa, yine buraya geliyor. Gelenler de birbirlerine söylüyor. Çok uzak, ters dediğimiz mesafelerden gelen müşterilerim var. Onlar bu sayede beni bulan insanlar…
İşinizi de özenle yaptığınız ortada...
Çünkü işime çok aşığım… Kelimelerle anlatamam. Diyelim ki bir iş çıkardım; sonrasında sanki bir sanat eseri seyrediyormuş gibi eserime bakarım, mutlu olurum. Bu mutluluk beni daha da motive eder. Çıkardığım her iş özeldir, ayrı bir güzeldir benim için. Bu yüzden çok aşkla yaklaşırım işime…
İŞİN ZOR TARAFI
Psikolog gibi yaklaştığınız anlar da oluyor. Kadınların en çok iç döktüğü yer, sizin yanınız. Size herkes her şeyini anlatır mı?
Her gelen her şeyini anlatır. Bu, hiç şaşmaz. Fakat kötü bir yanı da var bunun. Herkesi dinliyorsun, derdine derman olmaya çalışıyorsun. Fakat kendi kendine sonrasında “bunları unut” diyorsun. Unutmak zorundasın çünkü. Müşterilerin hakkında o kadar çok şey biliyorsun ki, o kadar özellerine giriyorsun ki, onları unutman gerektiğini de biliyorsun. Bunun bizim işe geri dönüşü de şu oluyor: Unutkanlık hastalığına yakalanıyorsunuz!
KIZIMA DA İŞİMİ ÖĞRETTİM
İki çocuğunuz var. Onların da bu mesleği yapmasını ister misiniz?
Bir kızım, bir de oğlum var. İkisi de çok güzel okudu, üniversiteyi bitirdi. Ama tabi bu işi de yapabilirler. Mesela, kızım hem okudu, hem de buradaki işleri öğrendi. Bu işi hem öğrettim, hem de makyaj kurslarına gönderdim. Herhangi bir diplomayla iş bulamadığı sürece bu işi gönül rahatlığıyla sürdürebilir.
Peki bundan sonraki hedefiniz?
Çok büyük bir salon, çok büyük bir kadro ama kuaförü işin içine sokmadan güzellik salonu açmak istiyorum. Krizi bir atlatırsak ama! Bir de, Galata Köprüsü’nde küçük bir dükkan açmak istiyorum. Güzellik salonu. Haftanın 3 günü orada, 3 günü burada olmak gibi bir düşüncem var. Turistler de çok geldiği için orada açabileceğimi düşünüyorum. Biraz daha farklılıklar da olabilir tabi. Mesela arada minik ikramlar da yapılabilir. Şarap gibi…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder