Son 10 yıldır CNN Türk’te beşN birK programıyla “çıtası yüksek” habercilik yapmak için çok emek verdiklerini söyleyen Cüneyt Özdemir, yeni yayın döneminde de Pazar akşamları Fark Yaratanlar programıyla ekranlarda. Medyada olanları zaman zaman anlamlandıramadığını söyleyen Özdemir, “O zaman Seda Sayan Kanal D haberi sunsun, Mehmet Ali Erbil de Star’ın haberlerini. Biz de pılımızı pırtımızı toplayalım gidelim bu ülkeden” diyor.
Yeni yayın döneminde Sabancı Vakfı ile birlikte "Fark Yaratanlar" projesini hayata geçirdiniz. Bu projeyle neyi amaçlıyorsunuz?
Türkiye’nin dört bir yanında yurdumuzun iyi insanlarının peşine düşüyoruz. Gerçi onlar bizden böyle bir şey talep etmediler ama biz onların hikayelerini anlatalım istiyoruz. Anlatalım ki hiç haberi olmayanlar bilsinler. Anlatalım ki bu konularla hiç ilgilenmeyenler ilham alsınlar. Biz aslında Sabancı Vakfı’nın büyük bir projesinin sadece bir ayağını götürüyoruz. Her hafta Pazar günü 18.30’da Türkiye’de iyi haberlerin de haber olabileceğini gösteriyoruz.
Programınızda, insanlara cesaret verip, onlar için fırsatlar yaratan insanları konuk ediyorsunuz. Peki, sizin hayatınızda böyle bir insan oldu mu?
Benim birçok kahramanım var. Bir puzzle’ın parçaları gibi birleştirip tek bir kahraman yapmaya çalışıyorum. Birkaç hocamdan çok etkilenmişimdir. Aslında tek bir kahramanın olamaması bile önemli. Zira biz kötülüğünü çok sattığı bir dönemde büyüdük. Dolayısıyla çok fazla iyi kahramanlara ne medyamızda ne de hayatımızda yer yoktu. İşte bunu kıralım istiyoruz ya biraz.
STRESTEN MİDEMDE AĞRIYLA DOLAŞIYORUM
Bir Cüneyt Özdemir klasiği olan beşN birK ise bu yayın dönemi yine CNN Türk ekranlarında. beşN birK’nın yıllardır ilgiyle izlenmesinin en büyük sebebi sizce nedir?
Emek, alın teri… Bakın 10 yıldır her gün ekrandayız ve tek bir gün bile çıtayı düşürmemek adına çabalıyoruz. Ben artık midemde bir stres ağrısı ile dolaşmaya alıştım. Şu konuk geldi, bu konuk gelmez, şunu yapalım ya da bunu yapalım, derken bayağı bir emek harcıyoruz. Ayrıca soru soruyoruz, adam ağırlamıyoruz ama sorduğumuz sorunun cevabını da dinliyoruz kesip biçmiyoruz. Ne yazık ki basınımızda bunlar bile az bulunur şeyler olduğu için biz de dimdik durabiliyoruz.
SONER YALÇIN İLE GÖRÜŞMÜYORUZ
Cüneyt Özdemir denince hemen bir de akıllara Soner Yalçın geliyor. Neden Soner Yalçın’la yollarınız ayrıldı? Yoksa, sadece beşN birK anlamında ayrıldı da, biz mi bilmiyoruz?
Soner ile farklı ideallerimiz ve amaçlarımız olduğu için yollarımızı ayırdık. Uzun süredir de görüşmüyoruz.
Son günlerde yine pek çok internet sitesi kapatılıyor, hatta Penguen’in kapağındaki gibi (monitör yerine akvaryumla karşılaşmamıza!) bir görüntüyle yaşamamıza da az kaldı gibi… Sizin de bir internet siteniz var; Dipnot TV. Bu gidişat hakkında neler düşünüyorsunuz? Ne olacak bu internet sitelerinin hali?..
Artık iş komik duruma geldi. Geçen gün Farmville oyununa da yasak gelince “yuh” dedim. Ama yapacak çok bir şey de yok gibi... Yakın bir zamanda RTÜK internet sitelerinin de kapsama alanına alacak. Bu gelişme iyi mi, kötü mü, tam karar veremiyorum.
Yani bir internet sitesi yanlış yaparsa zorla belgesel yayınlama cezasına başvurulabilinir. Bilmem anlatabildim mi?
HABERCİ TARAFSIZLIĞINI KORUMALI
Dipnot TV’deki “Tek Rakibim Seda Sayan!” başlıklı yazınızda, habercilikteki bakış açısı farklılığına değiniyorsunuz. Münevver Karabulut ya da bu gibi “yılın olayı” denilecek haberler, medyanın ihmalkarlığına takılabiliyor. Habercinin duruşu, bu gibi adli olayların sürecini nasıl etkiler?
Biz taraf değiliz olayların bir adım gerisinde olan biteni izliyor takip ediyor ve ekrana yansıtıyoruz. Bunu yaparken de kamu yararına okullara gidiyor bu işi nasıl iyi yapacağımızın derslerini alıyor, kurallarını öğreniyoruz. Sonra yıllar süren bir çalışma ortamı oluyor. Benim Seda Sayan yazım tam da buna tepkiydi. Siz bir sezon göbek atıp ertesi sezon anchorwoman olmaya karar verebilirsiniz. Haddinizi de aşabilirsiniz ama kamuoyu bu kadar şuurunu kaybetmiş olamaz değil mi? Olmamalı, diyelim hadi en azından. Ben komik diye yazdım ama baktım Seda Hanım ciddi ciddi neden olmasın, demeye başladı. E olsun o zaman… Seda Sayan Kanal D haberi sunsun, Mehmet Ali Erbil de Star’ın haberlerini. Biz de pılımızı pırtımızı toplayıp gidelim bu ülkeden zaten.
“Önemli İşler Dairesi” ise son kitabınız… Kitabınızla ilgili, “Açık söyleyeyim birkaç örnek dışında sonraki yıllarda tanıştığım istihbaratçıların tamamı Türk insanının birer replikası gibiydi, ne az ne de fazla.” diyorsunuz. Kitabı hazırlarken en çok nede zorlandınız? Geri dönüşler nasıl oldu?
En zor kısmı tarafsız kalabilmekti. Çünkü Emniyet istihbaratın içinde çeşitli klikler var. Ben hepsi ile konuştum ve hepsi kendi bakış açısının kitaba hakim olmasını istedi. Çok uykusuz gece geçirdim ama sonrasında bir adım geriye çekilip durum ne ise kimseye aldırmadan olduğu gibi yazdım. Herkesin hoşuna gitmedi ama herkes herkese mesafeli durduğum konusunda hakkımı teslim etti.
TWITTER, KÖŞE YAZISINDAN DAHA ETKİLİ
Twitter’daki Saba Tümer’e hoş geldin mesajınız -“Cehenneme hoş geldin”- çok konuşuldu. İnternette olmayı ve an be an iletişimde olmayı sanki çok seviyorsunuz…
Bakın ben bir iletişimciyim. İşim bu benim. Daha Türkiye 1993 de interneti bilmezken ben Londra’da Multimedya üzerine okuyordum. Bugün twitter gelişen teknolojide küçük bir adım. Benim farklı hedeflerim var; değişen televizyonculuğu teknolojik trendleri yakından takip ediyorum. Bugün twitter’da yazdığınız tek bir cümle onlarca köşe yazısından ve yazarından daha çok yankı buluyorsa biraz dürüp düşünmeniz gerekiyor. Yeni bir dünya düzeni kuruluyor ve ben bu düzenin kurucuları ve geliştiricileri arasında olmaktan son derece mutluyum.
Son günlerde keşfettiğiniz, ilgiyle izlediğiniz siteler var mı? Varsa, hangileri?
Valla pek yok… Hemen hep aynı, sıkıcı haber sitelerine bakıyorum.
KİMSEDEN KAÇMIYORUM
Özel hayatınızın “özel” kalması için özen gösteriyorsunuz. Ama yine de fotoğraflarınızla pek çok yerde karşılaşıyoruz. Bir gazeteci olarak, gazetecilerle köşe kapmaca oynamak nasıl bir şey?
Gazetecilerle köşe kapmaca oynamam. Kaçmam da… Ama sorularını da yanıtlamam. “İyi görevler arkadaşlar” derim yürürüm. Çeken çeker ama pek çoğu da çekmez zaten. Bu sarmalın içinde değilim olmadığımı da herkes yakından bilir. Ayrıca biri beni çekecek, şunu yazacak, magazine düşeceğim diye de özel hayatımda hiçbir şeyden vazgeçmem, fedakarlık yapmam. Her şeyin bir bedeli var. Bunca yıl bana bunu öğretti. Şımarmaya ya da üzülmeye hak ettiğinden fazla gerek yok.
Dipnot TV’de hem yazılarınız, hem programlarınız yer alıyor. Üniversitelerde internet gazeteciliği bölümleri açılmaya başladı. Sizce, gazetecilik nasıl bir yere doğru gidiyor? Gençlere önerileriniz neler?
İnternet sadece bir bilgisayar ekranı değil. Televizyon da artık belli programların belli saatlerde yayınlandığı bir ekran ve kumandası değil. Her şey birbirinin içine giriyor ve mobilite hızla gelişiyor. Gelecek internet gazeteciliğinde burası aşikar. Gençlere korkmamalarını ve emek vermelerini tavsiye ederim. Emek yoksa hiçbir şey yok.
Üretken oluyorum dediğiniz yerler, mekanlar nereleri? Sizin Kaş müdavimi olduğunuzu hatırlıyorum, mesela…
Artık Bodrum’dayım. Yazları uzun süre kalıyorum. Gelecek yıl organize edebilirsem yeni bir proje ile geleceğim. Günlük bir haber programına ara vermeyi istiyorum. En azından bir yıl için ama göreceğiz. Medyada da ortalık toz duman farkındaysanız; önümüzdeki birkaç ay çok şey değişecek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder